top of page

Kabulleniş ya da Kaçış?

“Kabul” yeryüzünde uygulamaya konulabilecek en zor eylemdir.


Bir süredir içinden geçtiğimiz zorlu dönemlerde kendi pratiğimden uzaklaşarak, yaşanan her şeyi fazlasıyla içselleştirdiğim bir noktada buldum kendimi.


Sonrasında arkasından gelen gerçek bir teslim olma hali.


Kabul ve teslim olma eylemleri her ne kadar birbirlerini besleyen eylemler olsa da, her an karşılaşılabilecek her duruma teslim olabilse de insan, bazen kabul boyutuna ne yazık ki bu kadar kolay geçemiyor.


Özellikle insanlar üzerinde…


Çünkü kabul, gerçekten bilgelik isteyen bir eylem.


Gerçekten kabullenemediğimiz insanlar karanlığımız mı peki?


Her ne kadar bu cümlenin arkasında duruyor olsam da, insan bazen herhangi bir duygu durumu geliştirmemiş olan eylemler karşısında da kabullenmeye veya reddetmeye gerek olmadığını da düşünebiliyor.


Herkesi olduğu haliyle olduğu yerde bırakabilmek de mümkün değil mi?


Ya da bu gerçekten bir kaçış mı?


Belki de kişinin kendi varoluşsal enerji dengesini korumayı tercih edebiliyor olması gerçeği…


Niyetini sorguladığın insanlardan, enerjisinden etkilendiğin insanlardan uzak kalmayı tercih ediyor olmanın aslında tam anlamıyla bir kaçış eylemi olduğunu sanmıyorum.

Çünkü zamanla o kişilere dönüşerek, asıl bulunduğun yolunu ve kendi pratiğini kaybedebiliyorsun.


O da mümkün aslında, inişler ve çıkışlar...


Peki gerçekten değiştiremediğimiz her durumu kabullenmek durumunda mıyız?


Değiştiremediğimiz her durum ve eylem mecburi kabullenişlerimiz haline gelirken, insanları kabullenişe geçmek neden zor bir durum haline gelebiliyor?


Aslında zor değil!


Hatırlamamız gereken tek gerçek, sorumlusu olduğumuz tek kişi kendimiz ve kendi niyetimiz olduğu…

İnsanların niyetleri, insanların konuşmaları, insanların davranışları ve sana olan tutumları seni ilgilendiren bir durum olmadığı gibi, aslında seni besleyen, seni yücelten ve sana her koşulda sonsuz hizmet sunan durumlar haline geliyor.



“Benliğim” ya da “bedenim” dediğimiz tüm varoluşumuzun bile aslında “ben” olmadığını gerçekten idrak edebildiğin noktada, herkesin sana hizmet ediyor olduğunu ve herkesin her şeyi konuşup, her şeyi yapabileceği gerçeğini de kabulleniyorsun.

Aksi halde, doğru ve yanlışlarını savunan, saldırgan, öfkeli, sürekli kendini savunup ifade etmeye çalışan zihne kayıyorsun. Ve bu zihnin yarattığı tüm duygular kalbinde yer kaplamaya başladıkça, saf sevgiden de uzaklaşıyorsun.


Sadede gelirsek,


Diyeceğim şu ki; kimseyi reddetmek durumunda değilsin ama zihninin inancını kabullenemediği noktada kabullenmek durumunda da değilsin.


Uzak kalmayı tercih edebilirsin ki, bu da bir pratik hali.


Sadece fark et!


Resme geniş çerçeveden bakmayı dene!


Kalbinden geçen iyi niyetini kaybetme ve asla korkma!


Çünkü, iyi niyetin sana ışığını ve bereketini de getirecektir.


Sevgiyle,

50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

YOGA

Commentaires


bottom of page